Babam iyi bir insandı, her insanın olması gerektiği gibi.
Babam iyi bir babaydı, her babanın olması gerektiği gibi.
Babam iyi bir Beşiktaşlıydı, her Beşiktaşlının olması gerektiği gibi.
Babası olan oğlan çocukları bilirler. Onlar için babaları, yüzlercesiyle tek başına başa çıkan Cüneyt Arkın, kibrit çöpünden helikopter yapan Macgyver, kötülerin her daim düşmanı Süpermendir. Yani kahramandır, yani doğaüstüdür.
Ben, babamın doğaüstü değil, benim gibi duyguları olan, sevinçten ağlayan, zıplayan biri olduğunu 1985-86 sezonunda Trabzonspor’u deplasmanda 1-0 yenip şampiyon olduğumuz gün anladım. Televizyon karşısında Gökhan’ın golünden sonraki sevincini, divanın üstünde ayağa çıkıp maçı izleyişimizi, Zafer’in plonjonundan sonraki “oh” çekişimizi ve hakemin düdüğünden sonra birbirimize sarılıp ağlayışımızı hiç unutamam.
Milne ile altın yıllarımızı yaşadığımız yıllarda, 1989-90 sezonunda Türkiye Kupası final maçını Izmir Atatürk stadında izlemiştik beraber. İlk yarısı kötü oynadığımız maçın devre arasında başlayan “Beşiktaş’ım Sen Çok Yaşa” tezahüratını durmaksızın beraber söylemiş, maçı kazanıp hem kupayı hem ligi kazanan ilk kulüp olmuş, Süleyman Seba kupayı alan Rıza’yı gurur dolu gözlerle izlerken, o anın canlı tanıklığını yapmıştık babamla.
2006-07 sezonunda yine İzmir Atatürk stadında Kayseri Erciyes’i yenip kupayı aldığımız maçı da canlı gözlerle beraberce izlemişti. Hem de bu sefer torunları da, benim ve ağabeyimin Beşiktaşlı çocuklarımız da vardı yanında.
Geçenlerde, Ben maçtaydım, ağabeyim anlattı televizyondan beraber izledikleri Kiev maçındaki son dakika pozisyonunda yaşadığı heyecanı. “Beşiktaş adamı kalpten götürür” diye şakalaştık. Yine ben İnönü’deyken 3-1 kazandığımız Stoke City maçını evde hasta yatağından kalkarak izlemiş. Hastalıklarla geçirdiği son birkaç aydaki en mutlu, en sağlıklı olduğu an oldu o gece. Sevinçten yüzünün güldüğü son gece oldu aynı zamanda.
İnsanlığı, hayatı, sevmeyi, sevilmeyi, saygı duymayı, saygın olmayı ve Beşiktaşlılığı babamdan öğrendiğim için çok şanslıyım. Onun mirasını benden sonraki nesle geçirmek boynumun borcudur.
Bu zorlu süreçte acımızı paylaşan, dindirmeye yardımcı olan, camia olduğumuzu hissettiren, Beşiktaşlı olduğumuz için bir kez daha gurur duymamızı sağlayan başta BJK Başkanı Sayın Yıldırım Demirören ve yöneticilerimize, Derneğimiz eski başkanları, YK üyeleri, çalışma arkadaşlarım ve dernek üyelerimize, tüm Beşiktaş Derneklerine ve tüm Beşiktaşlı dostlarıma teşekkürü bir borç bilirim.
Her zaman söylediğimiz, pankartlara taşıdığımız gibi: SİYAH-BEYAZ, ÖLÜM-YAŞAM
Saygılarımla,
Serhat KUTLU